Dün uzun bir gündü benim için. Bu hasta halimde, babama davetiye gelen Gazillion Bubble Show'un biletlerini almak için önce Kapalıçarşı'nın yolunu tuttum. Sonra eve, Ataşehir'e dönüp arabayı alıp , oradan da Mecidiyeköy'e gittim. Tam da ben cumartesi günü için evde oturma, yatma kalkma programı yapmışken, babam cuma akşamı aradı ve biletlerden bahsetti. Melisa gidelim anne diyince, kıyamadım hem kızıma, hem davetiyelere. Ben ki bu halimde uzun yollar kattedip müşterilere giderken, kızım için mi yapmayacaktım.
Sabah , erken kalktım , kendime güzel bir keyif hazırladım. Bir akşam evvel başladığım, kitabı bu sabah bitirdim. Daha sonra bahsedeceğim.
Melisa'ya durumu izah ettim. Çünkü o da bana eşlik edecekti tüm bu yolculuk boyunca. Kadıköy'e gidilecek, vapura binilecek, Eminönü'ne geçilecek ve ilk durak Yerebatan Sarnıcı. Orayı daha önce görmemişti ve heyecanla sorup durdu. Vapur'da bol bol fotoğraf çektik. İkimizde makinayı sırayla kullandık.
Kızımın şu gezme olaylarına itiraz etmeden ve aynı keyifle bana eşlik etmesi en büyük mutluluğum. Yaptığım herşeyden o da keyif alıyor. Havadar oturalım diyorum, üşürüm demiyor. Üşüdüm içeri girelim diyorum, hadi girelim diyor. Fotoğraf çekelim , hadi çekelim...
Yerebatan sarnıcına vardık. İçerisi her zaman ki gibi çok büyüleyiciydi. Müzik ve su da gezinen balıklar ve bu loşluk. Sesli rehber aldık. Dinleye dinleye gezmek daha iyi oluyor.
Arada bir yerlerde dilek havuzu vardı. Melisa para atılıp dileklerin gerçek olacağına inanmadığını bence başkalarının uydurması olup, bu paraları buralardan toplayıp harcadıklarını falan düşündüğünü söyleyince, beni epey şaşırttı. "Anne para atmayalım da, çantandan belki başka birşey vardır, onu atalım", dedi. Çantamda bozuk para zaten yoktu, ama teneke kutu kulakçığı çıktı. Kulakçığı dilek dileyip sulara gönderdik. Dileği de çok gezmekti.
Sıra Medusa'ya gelince, ve sesli rehber efsanelerden bahsetmeye başlayınca, Melisa'nın içi bunaldı. Gerçek mi , efsane ne demek, gerçekten taş mı olmuş, saçlar yılanmıymış derken, bir an evvel çıkmak istedi buradan. Fotoğraf çekip uzaklaştık. Çıkana kadar da, efsane, masal, mitoloji kısa bir özet çıkardık. İçi rahatladı.
Sonrasında Çemberlitaş'a doğru yürüdük. "Anne buranın bir kapısı olmalı , sanki içeri giriliyormuş gibi" dedi. Bir kere döndü ve sonuç olumsuz. Buranın Hz. İsa peygamberle ilgili rivayetini anlatmadım tabii . Henüz erken.
Dedemize gidip, biraz soluklandık, biletlerimizi alıp hiç oyalanmadan çıktık. Kapalıçarşı'da neredeyse Bedesten'de her vitrini, gümüşçüyü, hediyelik eşyacıya baktık. Sonra biraz soluklanıp, bir kahve ve sıcak çikolata içmek için, Bedestende ki kahvelerden birine oturduk.
Masamızda boş olarak süs niyetine bu takımlar duruyordu.
Yan masa da bunlar
Diğer tarafımda ki masada da bunlar.
Zaten masa süsüne geldim burada oturmaya. Oturmadan geçme diyordu masalar.
Kahvem, bakırda geldi. Melisa'da sıcak çikolatısını bitirdikten sonra Mahmutpaşa üzerinden tüm o kalabalığın içinden, Tahtakale, Mısır Çarşısı derken, pilimiz bitik bir vaziyette, Kadıköy vapuruna yetiştik. Vapur, öyle kalabalıktı ki, oturacak yer yok ve içerisi bir dolu otobüs kalabalıklığındaydı. Melisa'da aynı benim babamıza yaptığım gibi, insanların çarpıp geçmesinden, ayaklara basmasından, yere tükürmesinden, kalabalıktan, herkes niye burdadan tutunda, İsviçreyle karşılaştırmaya kadar söylenip durdu. Metroyla Bostancı'ya ve oradan otobüsle eve geldik. Saat 4'tü. Girip elimizi yüzümüzü yıkadık. Sonra arabayı alıp Mecidiyeköy'e doğru yola çıktık. 1. köprü internetten baktığımızda boştu. Ama biz 1,5 saatte ancak köprüyü geçtik. 10 dakika gecikmeli olarak showa yetiştik.
Sevimli Çin'li kızın gösterisi güzeldi. Ama bence artık balon yapmanın çok büyük bir özelliği kalmamakla birlikte, lazer showla yapılan ve tüm salonu kaplayan baloncuk yağdırma olayı mükemmeldi. İçine bir ya da birden fazla kişinin girdiği baloncuk gösteriside farklıydı. Ama gösteriden çıkınca, balonun içinde fotoğraf çektirmek isteyenler için hazırlanmış standta , bizden bir vatandaşın bu balonu yapması, demek ki bu malzeme olunca herkes yapar dedirtti.
Küçük bir masal. Bu minik kıza gözlerini kapamasını ve kar yağmasını dilemesini istedi. İsteği gerçek oldu. Sahne müthişti. Sonrasında ki lazer showla birlikte bütün çocuklar çığlık çığlığa katlandılar. Sonuçta çocuklar için bir showdu ve onlar mutlu oldu. En önemlisi de buydu.Mutlu ayrıldık oradan. Günümüzün yorgunluğuna değdi. En azından, Melisa yoruldum diye şikayet etmedi. Ben bittim tabii ki.
Yorumlar
Yorum Gönder