İSVİÇRE'YE GİDİLİNCE BU TAVUKÇUYA GİDİLİR...

Zürih'ten İtalyan kısmına ,Lugano'ya doğru yolculuğa çıktığımız gün , Altdorf'tan geçip, ünlü leziz tavukçuya uğradık. İsviçre'ye her gittiğimde mutlaka uğrarız. Buraya giderken William Tell'in yaşadığı şehirden , heykelinin önünden, Luzern ve gölünden , ünlü çakıcı Victorinox 'un fabrikasına mutlaka uğrar , hediyelik çakılar alırız. Güzel tepeler, vadiler, ovalar, köy evleri cümbüşünün arasından geçerek , tavukçunun olduğu restauranta vardık. Arada ki manzaraları daha sonra bir ara sunarım. Hepsi bir arada sıkıntı olucak gibi ....
Restaurantın önündeki manzara. Tepeler, vadiler, elma ağaçları...


İçeri girer girmez görsel şölen başlıyor. Zırhlar, kalkanlar, objeler, tablolar...





Sanırım restaurant sahibinin koleksiyonu...Yumurtalar inanılmaz güzeldi...









Hepsi el emeği , göz nuru.
Restaurantın içi, itinayla dekore edilmiş.

Favori içeceğim Rivella...





Baykuş seven herkese selamı vardı ;)


İşte o muhteşen görüntü...
Şunu söylemem gerekiyor, ben tavuk delisi değilim.
Bu tavuğu yedikten sonra yenilen hiçbir tavuktan keyif almazsınız.
Artık tavuk sevmezsiniz.
 
Tavuk sepette geliyor.  Sosun içine yatırılmış. Tavuğu lezzetli yapan bu sos.
Teyzem, garsonları her gittiğinde sıkıştırarak, tarifini almaya çalışmış. Ben de arada bir yapıyorum evde, benzese de asla oranın tadını alamıyoruz.
 
Sofra düzeninden bahsetmem gerekirse, servisler geldikten sonra limonlu sıcak su geliyor ortaya. Tavuklar sepetin içinde, çatal bıçak arzu edilirse getiriliyor. Yoksa getirmiyorlar.
Yemeğinizi yedikten sonra, parmaklarınızı sofradan kalkmadan limonlu sıcak içinde yıkıyorsunuz.


Bremen mızıkacıları
Ama bir de loş bir yer var ki, tavandan masanın üzerine sarkan lambalar, duvarında aile fotoğraflarıyla sıcacık bir ortam sağlıyor.

Bu sevimli cücelerde kapıda bizi bekliyordu :)


Restaurantın dışında ki camdan görüntüler

 Restaurantın sahibesi, 80-90 yaşları arasında sanırım.
Misafirleri dolaşıp, hal hatır sorup, etrafı kolaçan ediyor.
 Yürümekte zorlanıyor, ama yine işinin başında.
Şunu söylemek istiyorum ki, İsviçre'de 70 ve üzeri çalışan çok insan var.
Yaşlılar oturup ölmeyi beklemiyor, hayata dört elle sarılıyor. Bakımlı, özenli ve mutlu.




Dışarda ki manzaraya doyum olmuyor.  Hemen önünde ki bahçede elma ağaçları var. Ben ilk defa elma ağacı gördüm. Küçükken çizdiğimiz resimler gibiydi gerçekten.
 
 

İsviçre’ye yolu düşenin mutlaka uğraması gereken bir yer diye not düşünüyorum.



Karnımızı doyurduktan sonra, Lugano’ya doğru yol aldık….




Yorumlar