Bazen içinizi dökmek istersiniz, konuşacak kişi , yazacak yer bulamazsınız, bulsanızda o an içinizi dökmek istemezsiniz. Tüm söyleyecekleriniz içinizde kalır, ya da çevrenizde dans eder. Çok gelir bedeninizden çıkan, etrafınızda dans eder. Etrafınızda peşinizden dolaştırdıklarınız, size ağır yük olur, ve sizi yorar, ya da sarhoş eder. Kendinize gelemezsiniz, ilacı da yoktur. Hiçbirşey yeterli değildir. Hiçbirşey yetmez. Hayat koşturması bir girdaba sokmuştur ve içinden çıkmazsınız, öyle bir değişime uğratırki sizi , değişiminizi bile farkedecek duruma gelirsiniz. Hiçbirşey eskisi gibi değildir. Uyku , yemek, içmek, uyumak, okumak, izlemek , konuşmak, giyinmek... Herşey donuklaşmıştır. Keyifsizdir, ya nötrdür, ya negatif. Pozitif olmak için, belki böyle bir iç döküşe gerek vardır.
Ama bilemezsiniz ki, sıradan mı olur mu iç döküş, buraya akıtmak iyi midir, sıkıcı mıdır...
Boşverip devam mı etsem, hayır diyip buraya bıraksam mı herşeyi. Zaman ve akışı ve darlık müsait mi, gideyim buradan şimdi ben, bedenimdem çıkan şeyleri söküp atmaya çalışayım ilaç arayayım en iyisi. Zihnimi dağıtacak birşey. Belki sonra birikmişleri yazarım. Bazen böyle oluyor işte, ne yapacağımı şaşırıyorum .
Sürekli arkadan kovalayan var, koşmam gerekiyor ve hatta kovalayan yoksa da varmış gibi koşuyorum, ama bakıyorum ki arkamda kimse yok. Neredeyim ben, nereye gidiyorum... Dur, dinlen , devam et, nefes al, dinlen, devam et... Olmadı mola ver. Vicdan, endişe, korku, hepsi huzurun mutluluğun düşmanı...
Bence zaman beni, algılayamacağım bir başka boyuta geçirdi , oradan burayı izlemek normal hissiyatımı altüst etti.
İyileştirmem gereken çok şey var. Belki de yok. Kendime mi dönmeliyim, etrafıma mı ?
Yönümü şaşırdım....
Yorumlar
Yorum Gönder