Kendinizi şımartmak istiyorsanız, mutlaka gitmeniz gereken bir yer. Geçen haftalarda yol üzerindeydi , uğramadan geçmek istemedim. İstanbul'da bu kadar güzel bir yer daha görmedim diyebilirim. Belki tarz ve beklenti meselesi diyebilirsiniz.
Ama gidip bir fincan kahve içip, sonrada o ince detaylı, nostaljik eşyalar içeren lavabolarında el yıkamazsanız bence hayatınızda bir eksiklik olabilir.
CAFE DU LEVANT
Cafe Du Levant’da kahvenizi nefis tatlılar eşliğinde içebilir veya çok lezzetli, özgün yemeklerini yiyip, şarabınızı yudumlayabilir ve sıradan bir günü çok özel bir gün haline getirebilirsiniz. Ayrıca dinleyeceğiniz nostaljik Fransızca şarkılar, Cafe Du Levant’ın o kendisine özgü dekoru, aksesuarları, ayrıntılara önem verenlerin dikkatini çeken detaylarla dolu duvarlar sizi İstanbul’dan uzaklaştırıp 1930`ların Paris’ine doğru güzel, romantik bir yolculuğa çıkarıyor.
Boş antik şarap şişeleri
Camın önündeki el havluları, misafirler için.
Ben daha bu kadar güzel kokan, ve yumuşacık el havlusu kendi evimde görmedim.
Boş parfüm şişeleri
Tuvaletin duvarları.
Tuvaletin duvarları resim ve eski fotoğraflar dolu.
Bence siz önce Koç Müzesini gezin , sonrada Cafe Du Levant'ta bir fincan kahve için.
Yorumlar
Yorum Gönder